Salı, Haziran 24, 2025
Google search engine
Ana SayfaEski Baş Müzakereci M. Ergün OlgunOlgun: Eşitlik sağlanmadan çözüm mümkün değil

Olgun: Eşitlik sağlanmadan çözüm mümkün değil

Eski Baş Müzakereci M. Ergün Olgun, Kıbrıs meselesine ilişkin gelinen aşama ile ilgili KIBRIS gazetesinin sorularını yanıtladı.

Mülk konusunda Demopoulos davasına atıf… Ergün Olgun, “Kıbrıs’ta iki taraf arasında denklik sağlanmadan ve 1974’ten sonra ortaya çıkan paradigma değişikliklerine/gerçekliklere adapte olunmadan, mülkiyet sorunu dahil, siyasi müzakerelerden tarafların özden gelen eşit hak ve statüleri ile insan haklarına saygılı sürdürülebilir bir uzlaşı elde etmek mümkün değildir.” ifadelerini kullanarak, Kıbrıs’ta mülkiyet sorunun çözümünde 2010 yılındaki AİHM’in Demopoulos davasında aldığı kararlarının ışık tuttuğunu vurguladı.

“Eşit iki egemen devlet”… “Kıbrıs’ta iki egemen devlete dayalı uzlaşı arayışı bir tercih veya slogan değil, eşitliğe dayalı, adil ve sürdürülebilir bir uzlaşı için gerekliliktir.” vurgusu yapan Olgun, “Karşımızda uluslararası tanınmışlığı olan tam teşekküllü bir Rum devleti vardır. Rumlar bundan feragat etmeyeceğine göre eşitliğimizin gereği olarak bu Rum devletiyle ancak eşit hak ve statü zemininde haklarımızı gözetebilecek bir ilişki kurabiliriz. Bu da egemen eşitliğe ve eşit uluslararası statüye sahip mevcut iki devlet zemininde olabilir.” dedi.

KIBRIS Özel

Eski Baş Müzakereci Ergün Olgun son dönemde Rum tarafının mülkiyet konusundaki tutumuna yönelik muhalefetin söylemleri ile Kıbrıs’ta çözüm için ‘federasyon’ ısrarına yönelik mesajlar verdi.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Kişisel Temsilcisi atadığı, Avrupa Komisyonu’nun da bir Kıbrıs Temsilcisi belirlediği dönemden geçiliyor. Bu önemli noktada gelinen son aşamaya ilişkin KIBRIS gazetesinin sorularını yanıtlayan deneyimli isim, Kıbrıs’ta iki taraf arasında denklik sağlanmadan herhangi bir çözüme ulaşmanın mümkün olmadığının altını çizdi.

“Mevcut koşullarda mülkiyet sorununun çözümü siyasetin devreye girmesiyle mümkün olur mu?” sorusuna yönelik olarak Olgun, “Siyasetin ve müzakerelerin başarılı olabilmesi için ilgili tarafların zaruret derecesinde bir anlaşmaya ihtiyacı olmasına, karşılıklı saygıya, üstünlük arayışının bir kenara bırakılmasına ihtiyaç vardır. Buna uyuşmazlıkların çözümü bilim dalında “uzlaşı için kıvam noktası” denir. Bu şartlar Kıbrıs’ta, Kıbrıs Rum tarafının saplantı derecesinde üstünlük arayışı içinde olması nedeniyle mevcut değildir.” diyerek yanıtladı.

Geçmiş yıllarda kararlılıklarına ve farklı yöntemler kullanmalarına rağmen Cumhurbaşkanları Rauf Denktaş, Mehmet Ali Talat, Derviş Eroğlu ve Mustafa Akıncı’nın da müzakerelerden sonuç alamadığını anımsatan Ergün Olgun, sözlerine şöyle devam etti:

“Uzlaşı için gerekli kıvam noktasının yaratılmasında hem Türk tarafına hem de uluslararası camiaya sorumluluk düşmektedir. Türk tarafının yumuşak gücünü artırmasına, uluslararası camianın ise 186/1964 sayılı Güvenlik Konseyi kararıyla Kıbrıs’ta iki taraf arasında bozduğu denklik/dengeyi yeniden tesisine ihtiyaç vardır. Kıbrıs’ta iki taraf arasında denklik sağlanmadan ve 1974’ten sonra ortaya çıkan paradigma değişikliklerine/gerçekliklere adapte olunmadan, mülkiyet sorunu dahil, siyasi müzakerelerden tarafların özden gelen eşit hak ve statüleri ile insan haklarına saygılı sürdürülebilir bir uzlaşı elde etmek mümkün değildir.”

Demopoulos kararına atıf

Ergün Olgun, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesinin Demopoulos davasının 5 Mart 2010 tarihli kararının dayanağını oluşturan ilkelerin Kıbrıs’ta mülkiyet sorunun nasıl çözülebileceğine ışık tuttuğunun altını çizdi.

“Çözüme ihtiyacı olan taraf biziz” algısı yaratmak zararlı”

“Tek bir tarafın çözüm iradesiyle uzlaşı gerçekleştirmek mümkün mü?” sorusunu yanıtlayan Olgun, “Karşı taraf sizin eşit haklarınızı ve statünüzü inkâr ediyor ve üstünlük kurmaya çalışıyorsa ‘çözüme ihtiyacı olan taraf biziz’ algısı yaratmak bu algıyı yaratana zarar verir, pazarlık gücünü düşürür. Çünkü bu karşı tarafın iştahını kabartır, beklentilerini artırır ve durumun istismarına yol açar.” dedi. Olgun bu konuda Mehmet Ali Talat ve Mustafa Akıncı dönemlerini anımsatarak “Nitekim bu düşünce ve davranış içinde hareket eden iki Cumhurbaşkanımız sonuçta ciddi hayal kırıklığı tecrübesi yaşamıştır.” anımsatmasında bulundu.

Bu sarmaldan kurtulmak için Rum tarafının da uzlaşı ihtiyacını ve iradesini artırıcı katalizörlere ihtiyaç olunduğuna vurgu yapan Eski Baş Müzakereci, sözlerine şu şekilde devam etti:

“Görünen o ki; Rum tarafı irredantist politikalarıyla bir yere varamayacaklarını ve hatta nihayetinde bunun kendilerine zara vereceğini hala anlamış değildir. Bu saplantıları nedeniyle eşitliğe dayalı kazan-kazan bir uzlaşının kendilerine de getireceği kazanımları duymak bile istememektedirler. Bu dengesiz durum devam ettiği müddetçe görüşmelerden sonuç alınabilmesini sağlayacak ortak güçlü ihtiyaç, ortak siyasi irade, ortak zemin ve ortak kamu desteği olmayacağı için kazan-kazan bir sonuç elde etmek mümkün olmayacaktır.”

Ergün Olgun’a göre çıkış yolu; Kıbrıs Türk tarafının yumuşak güç kaynaklarının güçlendirilmesinde, Rum tarafıyla güç ve statü dengesinin sağlanmasında ve Rum tarafında eşitliğe/eşit statüye dayalı bir uzlaşı ihtiyacını artıracak zorlamalarda yatmakta olduğunun altını çizdi.

“Rum tarafı ‘eşitliği’ reddediyor”

Olgun’a “Kıbrıs’ta sürdürülebilir çözüm çerçevesi ne olabilir?” sorusunu yönelttik.

“Kıbrıs’ta çözümsüzlüğün nedeni taraflardan birinin federal çözümü, diğerinin ise iki egemen devlete dayalı bir çözüm modelini desteklemesi değildir.” diyerek yanıt veren Olgun, “Sorun daha derindir ve Rum tarafının adayı Helenizm’in ayrılmaz bir parçası görmesinden ve Kıbrıs Türk tarafını eşit bir taraf olarak görmemesinden kaynaklanmaktadır.” ifadelerini kullandı.

Ergün Olgun ifadelerini daha da detaylandırdı:

“Esasında Rum tarafı federal çözüm modeli derken kastettiği gerçek iki farklı kimlikli/uluslu bir federasyon değil, işgallerindeki Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Kıbrıslı Türklere bazı azınlık yetkileri devridir, yani devolusyondur. Bu nedenle Kıbrıs Türk tarafının eşit hak ve statü teyidi talebini reddetmektedirler. Bu açıkça eşitliğin reddidir. Esasında Kıbrıs şartlarında iki egemen devlete dayalı uzlaşı arayışı bir tercih veya slogan değil, eşitliğe dayalı, adil ve sürdürülebilir bir uzlaşı için gerekliliktir. Karşımızda uluslararası tanınmışlığı olan tam teşekküllü bir Rum devleti vardır. Rum tarafı bu statüsünden feragat etmeyeceğine göre eşitliğimizin gereği olarak bu Rum devletiyle ancak eşit hak ve statü zemininde haklarımızı gözetebilecek bir ilişki kurabiliriz. Bu da egemen eşitliğe ve eşit uluslararası statüye sahip mevcut iki devlet zemininde olabilir.”

RELATED ARTICLES

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Advertisment -
Google search engine

En Popüler